Gündemde Öne Çıkanlar
16
saldırıları olmak üzere, Suriye’de yaşanan sa-
vaşın son bulması, akan kanın durması, barış
filizlerinin yeniden tüm yeryüzünde yeşermesi
hepimizin ortak temennisi olmalıdır” dedi.
Toplumsal barışın, huzurun ve refahın sağlan-
masında, kalkınmanın önemine dikkat çeken
Nalbantoğlu, “Bugün kalkınmasını tamam-
lamış, gelişmiş ülkelere baktığımız-
da, bunu daha iyi anlayabiliriz.
Bizim gibi gelişmekte olan
ülkeler için kalkınma, bir
bakıma sermaye birikimini
artırmak demektir. Ancak
kalkınmayı yalnızca ser-
maye birikimine bağla-
mak aşırı bir basitleştirme
olacaktır. Çünkü sermaye
birikiminin yanında teknolo-
jik gelişme, girişimcilik ruhuna
sahip yeterli sayıda vasıflı giri-
şimcinin varlığı, beşeri sermayenin
niteliği, doğal kaynaklar ile sosyal, siyasi, dini,
kültürel, coğrafi gibi unsurların da kalkınma
üzerinde etkili olduğu yadsınamaz bir gerçek-
tir” dedi.
Her toplumun, her ülkenin rüyaları olduğunu
dile getiren Nalbantoğlu, “Bizim de rüyaları-
mız var. Ancak son yıllara baktığımızda, bazı
toplumların rüyaları gerçekleşiyor. Bi-
zimkiler ise hayallerden öteye ge-
çemiyor. Biz rüyalarımıza göre
kalkınma planları hazırlıyo-
ruz. Ancak bunlar gerçekçi
planlara bağlanamıyor ya
da bunları çoğu kez uygu-
lamıyoruz. AB Komisyo-
nu’nun Türkiye ile ilgili bir
raporunda aynen şu ifade-
lere yer verilmiştir: ‘Demok-
rasi, insan hakları ve hukuk
devleti gibi kavram ve mües-
seselerin yerleşmesinde, sağlıklı
bir demokrasinin tesisi ve ekonomik ge-
lişme için sivil toplum gerçekten zorunlu gö-
rülmektedir.’ AB ve diğer gelişmiş ülkelerdeki
STK’ları ülkemiz ile karşılaştırdığımızda, Tür-
kiye’de örgütlü sivil toplum kavramının günü-
müz itibariyle yeterince gelişmediği görülse de,
istatistiki verilere baktığımızda son on yıldaki
dernekleşmenin, örgütlü sivil toplum anlayışı-
nın, Türkiye’de hızlı arttığı da bir gerçektir. Biz
meslek olarak bunun bilincinde olduğumuzu
düşünüyoruz. Evet, kendi ülkemizde bazen
muhatap bulamıyoruz. Bazen haklı taleple-
rimiz bilinçli bir şekilde karşılanmıyor.
Ancak bizler örgütlü dayanışmanın
gücüne olan inancımızı kaybet-
miyoruz” dedi.
VERGİ BİLİNCİ
GELİŞMELİ
Vergi konusunda değerlen-
dirmelerde bulunan Nal-
bantoğlu, “Az gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerin as-
lında varmaya çalıştığı nokta
ekonomik büyümeye yardımcı bir
vergi politikasının nasıl oluşturulması
gerektiğidir. Buna karşın, uygulamalara bak-
tığımızda bunun tam tersi politikaların benim-
sendiğini görmekteyiz. Gelir, bir kişinin ödeme
gücünün ölçülmesinde en etkin ve en kapsamlı
araç olmasına rağmen, bugün dünyanın özel-
likle az gelişmiş ülkelerinde kişilerin gelirleri
yerine daha çok tüketimleri vergilendirilmek-
tedir. Tüketim üzerindeki vergiler dolaylı nite-
liktedirler. Dolaylı vergiler, az gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de
de vergi yapısı içinde giderek
artan bir ağırlığa sahiptirler.
2015 yılında toplam ver-
gi gelirlerinin yüzde 69’u
dolaylı vergilerden elde
edilmiştir. Tercih edilen
bu sistemle vergi, geniş
tabana yayılmakta ancak
vergilemede adalet ihmal
edilmektedir. Türkiye’de tüke-
tim vergilerinin payının giderek
artırılması, buna karşılık gelir üze-
rinden alınan vergilerin payının azaltılması
politikası, adaletten ziyade ekonomik etkinliğin
artırılmasının tercih edildiğini göstermektedir.
Zira dolaylı vergiler, mali güç ile ilkesi ile uyum-
lu hale getirilmediği sürece, bunların olumsuz
Nalbantoğlu “AB
Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili
bir raporunda aynen şu ifadelere
yer verilmiştir: ‘Demokrasi, insan
hakları ve hukuk devleti gibi kavram ve
müesseselerin yerleşmesinde, sağlıklı
bir demokrasinin tesisi ve ekonomik
gelişme için sivil toplum gerçekten
zorunlu görülmektedir” dedi.
Nalbantoğlu “Biz
meslek olarak bunun bilincinde
olduğumuzu düşünüyoruz. Evet,
kendi ülkemizde bazen muhatap
bulamıyoruz. Bazen haklı taleplerimiz
bilinçli bir şekilde karşılanmıyor. Ancak
bizler örgütlü dayanışmanın gücüne
olan inancımızı kaybetmiyoruz”
ifadelerini kullandı.